Florya’daki İPA Kampus’un resmi açılışı, TBMM CHP Grup Başkanvekili Engin Altay ve İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun katılımlarıyla gerçekleştirildi. Açılışta yaptığı ‘Vizyon 2050-Geleceğin İstanbul’u Sunumu’nda, 28 yıl sonrasının ‘İstanbul hayalini’ kamuoyu ile paylaştı. İBB’nin depremden kentsel dönüşüme, ulaşımdan altyapı yatırımlarına, tarihsel miraslardan çevresel düzenlemelere kadar birçok alandaki projelerini detaylandıran İmamoğlu, “2050 yılının İstanbul’u, hayatın tüm çeşitliliği ile canlı ve özgür olduğu, herkesin iyi yaşadığı bir dünya kentidir. Vizyonumuzun çatısı bu. İstanbul, hedeflediği bu iyi yaşamı sağlamak için planlı gelişmek ve yaptığımız tüm projeksiyon ve değerlendirmeler ışığında, 20 milyon eşik nüfusunu aşmamak durumundadır. 2050 yılında 20 milyon İstanbullu; birlikte üreten, birbirinden öğrenen, yaratıcı ve yenilikçi insanların merkezidir. Vizyon 2050, bugünden itibaren 16 milyon İstanbullu’nun gelecek umududur, İstanbullularındır” dedi.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB), Florya Atatürk Ormanı bitişiğindeki alanı, İstanbul Planlama Ajansı (İPA) Kampusu’na dönüştürdü. İPA Kampus’un resmi açılışı; TBMM CHP Grup Başkanvekili Engin Altay ve İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun katılımlarıyla gerçekleştirildi. Eşi Dilek İmamoğlu ve kızı Beren İmamoğlu da etkinlikte İBB Başkanı’nı yalnız bırakmadı. Konuşması öncesinde İPA Kampus içindeki stantları ve yapımı tamamlanan özel tasarım kütüphaneyi gezen İmamoğlu, “Vizyon 2050-Geleceğin İstanbul’u Sunumu”nu, açık havada konumlandırılan 360 derecelik bir platform üzerinde yaptı.
“Yolculuğu 16 milyon istanbullu ile yapacağız”
Sözlerine, “Binlerce yıldır arşınlanan bu sokaklarda, medeniyetlerin, imparatorlukların başkenti İstanbul’da, üç yıl önce ‘yeni bir başlangıç’ yapmak üzere yola çıktık” şeklinde başlayan İmamoğlu, “Bu yolculuğu kimseyi geride bırakmadan, 16 milyon İstanbullu ile yapacağımızı ve birlikte başaracağımızı daha ilk günden söylemiştik. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün bizlere hedef gösterdiği onurlu, huzurlu ve müreffeh geleceği hep birlikte inşa edeceğimize söz vermiştik. Krizlerin ortasında kalmış, yönünü kaybetmiş, sıkışmış, nereye gideceğini bilemeyen bu kadim kenti ortak akılla, ortak çabayla, bilimin yol göstericiliğinde, doğasına, tarihine, kültürüne, değerlerine sahip çıkarak ve İstanbulluların mutluluğunu önceleyerek yöneteceğimize hep birlikte söz verdik. Sözü büyütmek için, hayalleri planlara, planları da gerçeğe dönüştürmek için, geleceğe hep birlikte yürümek için yola çıktık
Kamuoyu ile paylaşacağı “Vizyon 2050 Strateji Belgesi”nin binlerce insanın fikri, emeği ve katkısı ile veriye dayalı analizler doğrultusunda oluştuğunu vurgulayan İmamoğlu,
“Ve 3 yılın sonunda şunu gerçekçi bir iddia ile ortaya koyabilirim ki; bizim artık İstanbul için, Türkiye’nin tüm kentleri ve dünyanın diğer metropollerine umut taşıyacak, demokratik bir yaşamı İstanbul’da ve Türkiye’de tesis edecek, geleceğimizi kendi ellerimizle kurmamızı sağlayacak bir planımız var. Başka bir İstanbul hayalimiz var” dedi. İstanbul’un küresel sistemde stratejik ve güçlü bir aktör olarak öne çıkmasının, kısa dönemli marka ve tanıtım çalışmalarıyla mümkün olmadığının altını çizen İmamoğlu, “İstanbul, Balkanlar’dan Kafkasya’ya; Orta ve Yakın Doğu’dan Kuzey Afrika’ya, Karadeniz’den Akdeniz Havzası’na kadar bulunduğu coğrafyanın yegâne lideri olan bir dünya kentidir.
İstanbul tüm tarihsel, kültürel birikimiyle, ekonomik olanakları ve hacmiyle, doğru ve akılcı bir siyasi perspektifin yönlendiriciliğinde, bu liderliği üstlenmeye adaydır. Ve üstlenecektir de” diyen İmamoğlu, “İstanbul, seçimini yapmıştır. İstanbul, kent halkının mutluluğunu ve huzurunu odağına alarak, dünyada barışın, adaletin, çeşitliliğin ve özgürlüğün temsilcisi olarak geleceği kazanacaktır. Gençliği kazanacaktır. Kadınları ve çocukları kazanacaktır. İstanbul 2050 Vizyonu; ‘Başka bir İstanbul hayalimiz var’ diyerek çıktığımız bu yeni yolda, her adımda İstanbul’u düşündüğümüz, İstanbul’un ruhunu yeniden yaşatmak için hazırladığımız çok değerli bir rehberdir. İstanbul Vizyon 2050 Belgesi; küresel, ulusal, bölgesel ve kentsel ölçekte bugünde izleri görülen ancak geleceğin dünyasının şekillendireceği 5 temel kriz alanına bir meydan okuma programıdır.
Şimdi sözlerime diğer krizlerden de kaynaklı sıkışma ve tıkanmaları işaret ederken, her düzeyde adalet ve demokrasi süreçlerini tahrip eden, demokratik kurum ve kurulları askıya alan bugünün yönetim anlayışına ve alışkanlıklarına yönelik en büyük meydan okumayla anlatıma devam etmek istiyorum. Bugün Türkiye’nin içinden geçtiği demokrasi, hukuk ve yönetim krizi; geleceğin İstanbul’unun önündeki en önemli engeli teşkil etmektedir. Başta İBB olmak üzere; yönetim mercilerinin, karar alma organlarının gerçek anlamda katılımcı hale gelmesi ve kentin ana bileşenlerinin etkin biçimde paydaş haline getirilmesi hedeflerimizin başındadır. Aslında yönetim vizyonumuzun özünü, yaklaşımımızı İPA’nın kendisi; İstanbul’umuzun yönetimindeki bilime, akla, katılıma dayanan fikri dönüşüm ve ona eşlik eden mekânsal dönüşüm özetliyor.”
İPA ve bünyesindeki 2050 Ofisi, İstanbul İstatistik Ofisi, Kamusal Tasarım Ofisi, Sosyal Politikalar Ofisi ve İPA Enstitü’yü, kentte yaşayan farklı kesimleri ortak hedefler doğrultusunda bir araya getiren bir ekosistem olarak tanımlayan İmamoğlu,
“Merkezinden çeperlerine tüm İstanbul’umuz, İstanbul Planlama Ajansı’nın çalışma sahasıdır. Bu adımlarımız geleceğin İstanbul’unda artık tek bir şeyin değişmez olduğunu kesinleştirmiştir. Artık İstanbul’da her kim göreve gelirse gelsin, ‘Ben yaptım oldu’ asla ve asla diyemeyecektir. O anlayış artık miadını doldurmuştur” dedi. İstanbul’un artan nüfusundan kaynaklı sorunlardan dolayı daha geniş yetkilere sahip ve daha etkin kaynakları kullanan bir yasal mevzuatı hak ettiğine dikkat çeken İmamoğlu, “Fakat bu alanda yaratılan boşluklar, keyfi yetki gaspları nedeniyle önemli sorunlar yaşamaktadır. İstanbul’a yaşatılan bu yetki ve kaynak zorluğunun bedelini ise, sadece İstanbul değil, tüm Türkiye ödemektedir” ifadelerini kullandı. “Türkiye’nin diğer kentlerini de yükseltecek, demokratikleştirecek, yerel yönetimlerle merkezi hükümet arasındaki işbirliğini verimli ve çözüm odaklı bir yere taşıyacak kapsamlı bir ‘Yerel Yönetim Reformu’ zaman kaybedilmeden hayata geçirilmelidir. “
“Çok değil daha 2 yıl önce, 2020 yılının başında dolar kuru kaç liraydı hatırlayabiliyor musunuz” sorusunu yönelten İmamoğlu, şunları söyledi:
“Söyleyeyim; 5,9 lira. Şimdi 20 liraya dayandı. İnsan hayret içerisinde kalıyor değil mi; ‘Ekonomi nasıl bu kadar kötü yönetilebilir’ diye. Peki bunun İstanbul’a etkisi nedir? İstanbul’un 2020 yılındaki döviz kurlarına göre 230 milyar dolarlık gayri safi yurt içi hasılası vardı. Aradan geçen sürede üretim gücü artsa da merkezi idarenin kötü ekonomi yönetimi, para politikaları ve israfa dayalı düzeni yüzünden bu rakam 89 milyar dolara kadar gerilemiştir. Dolayısıyla İstanbul, ekonomik güç göstergeleri açısından dünya kentleri arasında irtifa kaybetmiştir. Tercih edilen para politikaları doğrultusunda enflasyonun patlamasıyla, bir avuç insanın zenginleşmesi uğruna tüm Türkiye’de ve tabii ki İstanbul’da, halkımızın hayatı katlanılamaz pahalılık ile karşı karşıya kalmıştır. Fakat şunu söylemeliyim: Bu vahim tablo elbette İstanbul’da olduğu gibi Türkiye’de de çok yakın zamanda gerçekleşecek, köklü ve heyecan verici iktidar değişimi ile inanın çok hızlı ilerleyecek ve çok hızı iyileşecektir.”
Genç ve kadın nüfusunun, akılcı eğitim ve ekonomi politikalarıyla istihdama dahil edilmesinin beraberinde büyümeyi getireceğine dikkat çeken İmamoğlu,
“İstanbul, yüzde 71 oranındaki çalışma çağındaki nüfusu ile Avrupa Birliği ortalamasının üzerinde son derece önemli bir potansiyele sahiptir. Bizler, bu potansiyelimizi görüyor ve onu özellikle yeni ekonominin ihtiyaçları olan eğitim, bilgi ve teknoloji ile buluşturacak araçları üretiyoruz” dedi. Bu kapsamda hazırladıkları projeler ve yaptıkları çalışmalardan örnekler veren İmamoğlu, Türkiye’de ve İstanbul’da birçok insanın ekonomik anlamda bir belirsizlik yaşadığının altını çizdi. İmamoğlu, konuşmasında, “Peki bu belirsizlik karşısında çaresiz miyiz” sözleriyle dile getirdiği soruyu, “Çözüm var. Biz, halkımızın gerçek sorunlarını görüyoruz. 2050’ye doğru, o gerçek sorunların çözümü için, adaleti ve doğayı esas alarak yürüyoruz. Bu yürüyüşte yenilikçi araçları ve projeleri hızla hayata geçirmemiz gerekiyor. Yerel yönetimlerin başat rol üstleneceği, kamu kurumlarının koordinasyonu ve işbirliği içerisinde, yaşayanların katılımcı süreçlerine açık modelleri ve bunu destekleyen ‘İstanbul Yenileniyor’ gibi projeleri bugünün imkanları ile nasıl gerçekleştirmeye başladıysak, yarının büyük olanakları ile daha fazlasını da başaracağız” şeklinde yanıtladı.
“2050’nin istanbul’u, yaratıcı ve yenilikçi girişimciler için vazgeçilmez bir merkezdir”
“Kentin güçlü yerel üreticileri, üretiminin yanı sıra araştırma-geliştirme ve tasarımın da bir parçasıdır. Tarım, İstanbul’da kentsel hayatın ve kültürün bir önemli bir unsurudur. 2050’nin İstanbul’u, yaratıcı ve yenilikçi girişimciler için vazgeçilmez hem bölgesel hem küresel bir merkezdir. Bilgi paylaşımı, birlikte üretim imkanları ve altyapısı kentin her yerine yayılmıştır. İstanbul, tüm dünyadan insanların birlikte üretim yapması için, ortak düşünce ve buluşmaların kentidir. 2050 İstanbul’unda eğitim, sağlık, kültür ve sanat, barınma, sağlıklı gıda herkes içindir ve kalitelidir. Tüm İstanbullular kentsel yaşamın parçasıdır; kendi değer ve kimliklerini koruyabilir, özgürce yaşayabilirler. Kaynaklardan adil şekilde pay alabilirler. İstanbul, dünyada barışın ve hoşgörünün temsil edildiği kenttir. Bu kadim coğrafyanın lideri ve yol göstericisidir. İstanbul’un sokakları, meydanları ve tüm kamusal alanları kültürle, sanatla, sporla renkli ve canlıdır. Tüm İstanbullular bunun parçasıdır. İstanbul’a izini bırakır.
İstanbul’un meydanları ve sokakları herkes için tasarlanmıştır. 2050 yılında İstanbul, planlı dönüşmüştür. Küresel bir ekonomik merkez olmaya devam ederken ve kent ekonomik gücünü artırırken, aynı zamanda insanlara huzurlu, paylaşımcı bir yaşam çevresi sunmaktadır. İstanbul’da yaşayanlar, sokaklarında yürümenin, işe ya da okula giderken bisiklete binmenin, her yaşta spor yapmanın ve oyun oynamanın keyfini sürerler. Trafik İstanbullular için çile olmaktan çıkmıştır. Ulaşım imkanları ileri seviyelere gelmiştir. 2050’nin İstanbul’u, özgünlüklerini korumuştur. Kendisine bırakılan emaneti, yıllar geçse de korumayı bilmiştir. İstanbul’un Boğazı, vapurları, Haliç’i, Adalar’ı, Galata’sı, Beyoğlu bölgesi, Eyüpsultan’ı ve daha niceleri ile bütünleşmiş kültürel mirası her zaman İstanbul’un ve İstanbulluların kimliğinin parçasıdır. 2050’de İstanbul, tüm bileşenleriyle doğa dostu bir metropoldür. Kentte bulunan tüm canlılar korunur. İstanbul’un doğası ve biyoçeşitliliği özgünlüğünün bir parçasıdır. Marmara Denizi canlanmış, dereleri canlanmış, Kuzey Ormanları İstanbul’u kanatları altına almıştır. İklim krizine karşı tüm İstanbullular, birlikte mücadele etmektedir. Kentin ekonomisi, olanakları ve fiziksel çevresi adil şekilde dönüştürülmüştür. Artık İstanbul, kaynaklarını verimli kullanan, kirletmeyen, döngüsel bir kenttir. İstanbullular, zorluklar karşısında dayanışma içindedir, her zaman ortak hareket eder. Sorunlara karşı yenilikçi çözümleri, sürekli ve birlikte keşfederler. İstanbul, her düzeyde demokratik bir kent yaşamı ve özgür ifade alanı sağlar. İstanbullular ise, güçlü sivil alanın en önemli unsurudur. Dünyadaki kaynakların giderek tükendiği; iklim krizi, sosyal adaletsizlik, savaş ve yıkımlarla mücadele ettiğimiz bir çağda, tüm bu zorluklara ve olumsuzluklara karşı, İstanbul’u hep birlikte daha adil, daha yeşil, daha yaratıcı, daha sürdürülebilir bir kent haline getireceğimize yürekten inanıyorum. İstanbul, tüm bu sorunlarla boğuşan dünyaya pek çok açıdan örnek olacaktır. 2050 yılında İstanbullular, mutlu ve gelecekten umutludur. İstanbul, eşitsizliğe karşı adaletin kentidir.”
“İstanbul’un gelecek için bir planı var”
“Çünkü İstanbul’un gelecek için bir planı var. Çünkü İstanbul’un bu plana inanan insanları var” diyen İmamoğlu, sözlerini, “Bugün sizlerle ana başlıklarını paylaştığım Vizyon 2050 Belgesi, eğer bir arada olabilir ve bu ortak geleceğe sahip çıkabilirsek, İstanbul’dan Türkiye’ye ve tüm dünyaya seslenen adil, eşit, özgür ve refah içerisinde bir yaşamın nasıl mümkün olabileceğinin manifestosudur. Bu yolculukta, Cumhuriyetimizi demokrasi ve kalkınma ile ikinci yüzyıla taşırken, İstanbul’umuzun rolünü tanımlayan güçlü bir yol haritasıdır. Gelin bu yolculuğu, bugünden birlikte koşmaya başlayalım. Hayallerimizden ilham alarak İstanbul’un 2050 Vizyonu’nu hep birlikte büyütelim. Vizyon 2050, bugünden itibaren 16 milyon İstanbullu’nun gelecek umududur, İstanbullularındır” şeklinde tamamladı.
Etkinlikler 2 gün sürecek
İPA Kampus açılışı nedeniyle, 5-6 Temmuz günleri arasında, konularında uzman bilim insanlarının kente ve kentin geleceğine dair görüş, öneri ve projelerinin ele alınıp, tartışılacağı paneller düzenlenecek. Etkinlikler için, yaklaşık 90 bin metrekarelik alanda konumlanan İPA Kampus’un farklı yerlerinde buluşma noktaları hazırlandı. Panelistler ve katılımcılar, ilgi alanlarına göre farklı noktalarda bir araya geldi.
Hibya Haber Ajansı