Erdoğan'ın konuşmasından bazı satır başları şöyle:
"Öncelikle bu sabaha karşı Kuzey Marmara Otoyolu Sakarya mevkiinde meydana gelen zincirleme trafik kazasında hayatını kaybeden 10 insanımıza Allah'tan rahmet, yaralı kardeşlerimize acil şifalar diliyorum. Yaralanan 59 vatandaşımızın hastanelere sevki yapılmış, tedavilerine süratle başlanmıştır.
Kazayla ilgili soruşturma, Sakarya Cumhuriyet Başsavcılığımız tarafından titizlikle yürütülmektedir. Sis, kar, gizli buzlanma, yağmur gibi yol ve sürüş güvenliğini tehdit eden risklerin arttığı kış mevsiminde, sürücülerimizi daha dikkatli olmaya, trafik kurallarına daha fazla riayet etmeye çağırıyorum. Yüreklere acı salmamak için lütfen hep birlikte daha sorumlu davranalım.
Muhtarlar toplantımızın 53'üncüsünde sizlerle birlikteyiz. Bugün cumhuriyetimizin 100'üncü yılını temsilen 81 vilayetimizden gelen 2023 muhtarımızla bir aradayız. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ne, milletin evine, bu gazi mekana hoş geldiniz.
En son geçtiğimiz yılın ekim ayında Ankara'ya gelen muhtarlarımız için otel konforunda bir muhtarlar evinin açılışını yapmıştık. Yine aynı yörenle 100 muhtar hizmet binasının açılışını gerçekleştirmiştik. Bu yıl içerisinde 100 yeni muhtar hizmet binasını daha sizlerin hizmetine sunduk.
Tüm bu muhtar hizmet binalarının mahallelerimize, köylerimize hayırlı olmasını diliyorum. 2024 senesinde inşallah 51 ilimizde 179 muhtar hizmet binamızın daha yapımına başlıyoruz. Halen kendilerini seçen milletimize hizmete devam eden muhtarlarımıza teşekkürlerimi sunuyorum.
Önümüzdeki seçimlerde köylerine ve mahallelerine hizmet etmek için adaylığını koyacak muhtar adaylarımıza şimdiden başarılar diliyorum.
Muhtarlarla bizim aramızda rahmetli neşet Ertaş'ın ifadesiyle "Kalpten kalbe, gönülden gönüle giden" bir yol vardır. Bunun için de her fırsatta sizlerle buluşmaya, hasret gidermeye, hasbihal etmeye çalışıyoruz. Deprem bölgesinde yaptığımız ziyaretlerde şehirlerimizin, muhtarlarımızın da aralarında olduğu temsilcileriyle bir araya gelmeye, onları dinlemeye özel önem verdik.
Ancak yaşadığımız fevkalade dönem sebebiyle bu yıl sizlerle arzu ettiğimizi sıklıkla bir araya gelemedik. Bilindiği gibi 2015 yılı şubat ayından bu yana 10 binlerce muhtarımızla kucaklaştığımız toplantılar yaptık.
Ülkemizden muhtarlarımızla bu derece yakın ve hasbi ilişki kuran bir başka cumhurbaşkanı, başbakan, siyasetçi bulamazsınız. Peki, niçin muhtarlarla bu kadar sık ve yakın irtibat halindeyiz? Çünkü muhtar bu ülkenin yönetim sistemi piramidinin temelidir.
En geniş ağının temsilcisidir. Aynı sistemin en üst temsilcisi olarak muhtarlarımızla sırt sırta verdiğimizde hem milletimizin nabzını en iyi şekilde tutacağımızı hem 85 milyonun her bir ferdine ulaşabileceğimizi hem de ülkenin gerçek fotoğrafını görme imkanı bulabileceğimizi biliyoruz.
Sağ olsunlar muhtarlarımız da bu konuda bize her türlü desteği veriyor, her türlü katkıyı sağlıyor. Biz de 2002 'den itibaren demokrasimizin uçbeyleri olarak gördüğümüz muhtarlarımızı her alanda destekledik. İçişleri Bakanlığımız bünyesinde bir Muhtarlar Daire Başkanlığı kurduk.
Aynı şekilde büyükşehir belediyelerinde muhtarlık işleri dairesi başkanlıkları, diğer belediyelerde de muhtarlık işleri müdürlükleri ihdas ettik. Muhtarlık bilgi sistemi ile devlet ile muhtar ve vatandaş arasında işleyen bir kanal oluşturduk. Muhtarlarımızın maaşlarını sigorta primlerini ve diğer özlük haklarını yaptıkları işle mütenasip seviyeye getirdik.
Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğümüzün yönettiği adrese dayalı kayıt sistemini muhtarlarımıza da açtık. Köylerimizdeki ve mahallelerimizdeki metruk yapıları muhtarlarımız sistem üzerinden bildirebiliyor. Afet sonrası yapılan ayni yardımların dağıtım sistemine de muhtarlarımızı dahil ettik.
İnşallah önümüzdeki dönemde bu hizmetleri çok daha ileriye taşıyacağız ve bu şekilde yolumuza devam edeceğiz.
Muhtarlık kurumu bizim idari sistemimize mahsus bir yapıdır. Belediye başkanlığı, kaymakamlık, valilik gibi daha üst müesseselerle vatandaşlarımızın arasındaki bağın sağlıklı ve sürdürülebilir olmasını muhtarlıklarımız temin ediyor.
Tabii gelişen teknoloji ve idari sistemimizin kendini buna göre yenilemesi, ister istemez muhtarlık kurumunun da yeniden ele alınmasını gerektiriyor. Muhtarlık kurumunun lağvedesiyle özellikle zaman zaman gündeme getirilen önerilere biz katılmıyoruz.
Güvenlikten sosyal desteklerin adaletli dağıtımına kadar pek çok vazife üstlenen muhtarlıklarımız hem şehirde hem kırsalda gereklidir.
Ancak teknolojideki ve idari sistemimizdeki gelişmeler göz önünde bulundurularak muhtarlıklarımızın işlevlerinin yeniden düzenlenmesi daha etkin hale getirilmesi elbette düşünülebilir. Muhtar hizmet binalarının gereken altyapıyla donatılmasıyla bu dönüşüm kolayca gerçekleştirilebilir.
Devletin 8-10 haneli en küçük köyünden kimi şehirlerimizde 10 binlerce nüfusu barındıran mahallelerine kadar ülkemizin her köşesindeki 50 bin gören gözü, tutan eli, yürüyen ayağı olan muhatlarımızla aramıza kimseyi sokmayacağımızı defalarca söyledik. Şimdi bir kez daha tekrarlıyorum. Muhtarlarımız köylerinde ve mahallelerinde bizim temsilcilerimizdir. Onları kimseye ezdirmeyiz. Kimseye istismar ettirmeyiz.
Buradan İçişleri Bakanımıza talimat veriyorum. Muhtarlıklarımızın günümüz şartlarına ve gelecekteki ihtiyaçlara göre yeniden yapılandırılmasına yönelik çalışmaları mutlaka gündeme alalım.
Vatandaşlarımızın, muhtarlarımızın, belediye başkanlarımızın, kaymakamlarımızın ve valilerimizin, gerekiyorsa diğer bakanlıklarımızın görüşlerini almak suretiyle çalışmayı süratle tekemmül ettirelim.
Yetişirse Meclis tatile girmeden, yetişmezse önümüzdeki yasama yılında inşallah bu meseleyi çözüme kavuşturmayı arzu ediyoruz.
Böylece muhtarlıklarımızın da Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin dinamik yapısına uygun şekilde milletimize daha iyi, daha kaliteli hizmet vermesini sağlamayı hedefliyoruz. Malum olduğu üzere biz buralara muhtar bile olamaz manşetlerini çiğneyerek geldik.
Ne diyor şair? "Bağrım ateş, sinemde kor, kolaylanır sevdamla zor. Soracaksan adama sor, namertlere sorma beni." Bizi namertlere değil, muhtarlarımıza sorun, milletimize sorun, aklını ve vicdanını kiraya vermemiş herkese sorun diyoruz. Size en doğruyu onlar söyleyeceklerdir.
Türkiye, binlerce yıllık geçmişi, coğrafyamızdaki bin yıllık hakimiyeti ve son olarak ilk asrını geride bıraktığımız cumhuriyetiyle dünyanın en kadim devletlerinden biridir.
Malazgirt'ten beri bayrağımızı dalgalandırdığımız bu topraklar, insanlığın en eski ve gözde yerleşim yeri olması hasebiyle gözlerin hep üzerinde olduğu bir coğrafyadır. Böyle bir coğrafyada bin yıldır bayrak dalgalandırmanın elbette bir bedeli var.
Ecdadımız, bu bedeli kanıyla, canıyla, emeğiyle, mücadelesiyle vererek istiklalini korudu, istikbalini açık tuttu. Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır, toprak, eğer uğrunda varsa vatandır.
Son bir buçuk asrımız bu bakımdan epey zorlu geçti. Çanakkale'den Sarıkamış'a, Kut'ül Amare'den Milli Mücadele'ye kadar gerçekten çok büyük fedakarlıkla yürüttüğümüz bir sürecin ardından cumhuriyetimizle yeni bir dönemin kapısını açtık.
Cumhuriyet tarihi boyunca da istiklal ve istikbal mücadelemiz hiç bitmedi. Her dönem bir başka senaryoyla, bir başka görünümle karşımıza çıkan düşmanlarımız son 40 yıldır PKK ve uzantıları eliyle aynı sinsi ve hain emelin peşinde koşuyor.
Amaç, milletimizi tüm tarihi, birikimi, değerleri ve varlığıyla bunu topraklardan hatta mümkünse dünya üzerinden kazıyıp atmaktır. Hamdolsun bugüne kadar emellerine ulaşamadılar. Ama asla da vazgeçmediler. Biz de ülkenin yönetimini üstlendiğimiz son 21 yıldır devletimiz ve milletimiz adına bu coğrafyada yaşamanın bedelini neredeyse her gün ödedik ve ödüyoruz.
Asıl mesele ülke içinde birilerinin hala Türkiye'nin bölgesinde ve dünyada neye tekabül ettiğinin farkına varamamış veya farkındaysa bile kabul edememiş olmasıdır.
Dış politikadan terörle mücadeleye ve yatırımlara kadar her konuda bu çarpıklığın tezahürleriyle karşılaşıyoruz. Ülkemizdeki siyasi ve sivil muhalefetin içler acısı hali bizi üzmekle birlikte biz milletimize olan yükümlülüklere bakıyor, onları hakkıyla yerine getirmenin çabasını güdüyoruz.
Toprak bütünlüğümüze sahip çıkmak, devletimizin üniter yapısını korumak, milli birlik ve beraberliğimizi muhafaza ve müdafaa etmek, milli bekamızın teminatı olan tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet ilkesini her şart altında gözetmek, bizim kırmızı çizgimizdir. Bunların yıpratılmasına kesinlikle fırsat veremeyiz, taviz veremeyiz. Buradan kararlı bir şekilde yolumuza devam edeceğiz.
Ülkemizin son 6-7 yılı terörle mücadele tarihimiz açısından en başarılı, en sonuç alıcı yıllar olarak tarihe geçmiştir. Dünyadaki risk ve tehditlerin hiçbirine prim vermedik.
Güvenlik ikliminin bozulduğu bir dönemde yakın tarihinin en önemli terörle mücadele harekatlarını gerçekleştirmiştir. İşte gördünüz, 12 şehidimiz oldu. Peki ardından ne oldu? 3 gün içinde 59 teröristi gömdük.
Hatırlanacağı üzere 15 Temmuz'un hemen ardından ülkemizin terörle mücadele konseptinin değiştiğini, artık tehditlerle sınırlarımız içinde değil, kaynağında mücadele edeceğimizi tüm dünyaya ilan etmiştik.
Güney sınırlarımız boyunca yeni konsepte uygun adımları atmış, teröristlerin başlarını inlerinde ezecek harekatlar başlatmıştık. Türkiye'yi güneyinden kuşatmayı hedefleyen emperyalist oyunu böylece bozmuştuk.
Bugün de aynı anlayışla sınırlarımız ötesindeki operasyonlarımızı sürdürüyoruz, teröristlerin vatan topraklarını o necis ayaklarıyla kirletmesine müsaade etmiyoruz.
Daha önce kendi şehirlerimizde, kendi dağlarımızda, kendi karakollarımızda gerçekten içimiz acıtan, kalbimizi sıkıştıran alçak terör eylemlerine maruz kalıyorduk.
Şimdi sınır ötesinde teröristleri kendi üslerinde, kendi mağaralarında imha ediyoruz. Bugün sınırlarımız içinde terör bitme noktasına geldiyse bunun en önemli sebebi Irak ve Suriye sahasında yürüttüğümüz operasyonlardır. Elbette bu mücadelede zaman zaman şehitlerimizde oluyor.
Geçtiğimiz günlerde 2 ayrı çatışmada verdiğimiz 12 şehidimizin acısı milletçe hepimizin yüreğini dağladı. Bizim inancımızda şehadet en yüce mertebedir. Şehitlik makamı peygamberlere komşuluk makamıdır. Şehitlerimiz en büyük mükafatı rabbimiz katında alacaklardır. Rabbim cümle şehitlerle birlikte 12 kahraman askerimizi de cennetiyle, cemaliyle müşerref eylesin diyorum.
Bu topraklar için toprağa düşmüş şehitlerimize bir kez daha Allah'tan rahmet, ailelerine, yakınlarına ve milletimize başsağlığı diliyorum. Şehitlerimizin kanını asla yerde bırakmadık, bırakmıyoruz. 22 Aralık'tan beri icra edilen harekatlarda 59 terörist etkisiz hale getirildi.
Milli İstihbarat Teşkilatımız, Suriye'nin kuzeyindeki terör altyapısına ve elebaşlarına yönelik son derece başarılı operasyonlar icra ediyor. Bu kapsamda terör örgütü için kritik önemde 70 tesis vuruldu. Bunların içinde adeta petrol rafinerileri var. Bunların hepsini vuruyoruz.
Buralar günlerce yanıyor. Durmayacağız, nerelerde bunlar için bu tür kaynaklar varsa işte onların bu kaynaklarını vurarak yok edeceğiz, yok ediyoruz. Bütün bunlarla beraber teröristler de bertaraf oluyor. Bu operasyonlarımızı son terörist de ülkemiz ve milletimiz için bir tehdit unsuru olmaktan çıkarılıncaya kadar kararlılıkla devam edeceğiz.
Burada şu hususu ifade etmek durumundayım. Kuzey Irak'taki operasyon bölgemiz coğrafi ve iklim şartları bakımından gerçekten çok zor bir yer. Teröristler, işte bu zorluğu kullanarak 40 yıl boyunca ülkemiz topraklarına rahatça girip çıktılar, eylemlerini yaptılar, kan döktüler, vahşet sergilediler.
Irak ve Suriye'de güvenli hale getirdiğimiz alanlarla biz terör örgütünün bu imkanını elinden aldık. Askerlerimizin operasyon yürüttüğü yerler öylesine zor şartlara sahip ki kalıcı üs bölgelerini hemen kurmak ve gelişmiş güvenlik sistemlerini çalışır hale getirmek mümkün olmuyor. Ama durmuyoruz. Yine üzerine üzerine gidiyoruz.
Yolun olmadığı, yol inşa etmenin gerçekten çok zahmet gerektirdiği bu çalışmalarımızı kesintisiz sürdürüyoruz. Geçtiğimiz yıllarda kalıcı üs bölgelerimiz için Kuzey Irak'ta yüzlerce kilometre yol yaptık. Kontrol altına aldığımız yeni yerlerde de aynı faaliyetleri yürütüyoruz.
Ama dediğim gibi şartlar arzu ettiğimiz hızda ilerlememizi güçleştiriyor. İnşallah baharla birlikte yeni üs bölgelerimizin altyapılarını tamamlayacak, teröristleri bir daha buralara ayak basamayacak hale getireceğiz.
Ülkemizin tek derdi terörle mücadele olsa, güvenlik güçlerimiz ile milletimizin birlikte ve beraberliğiyle bunun üstesinden geleceğimize şüphemiz yok. Coğrafyamızın bize dayattığı başka sınamalarla karşı karşıyayız. Deprem, iklim değişikliği gibi sorunlar bunlardan biridir. Türkiye tüm bu mücadeleleri aynı anda yürütebilecek kararlılığa sahiptir.
Bir yandan 6 Şubat depremlerinde yıkılan şehirlerimizi ayağa kaldıracak faaliyetleri sürdürürken, diğer yandan deprem tehdidi altındaki şehirlerimiz güçlendirmeye devam ediyoruz. İstanbul'da 350 bin konutun dönüşümünü tamamlamayı hedefliyoruz. Hane başına toplam 1,5 milyon liralık desteği içeren bu programın hayırlı olmasını diliyorum.
31 Aralık'ta yürürlüğe girecek olan bütçemizin hayırlı olmasını diliyorum. Geçtiğimiz 20 yılda depremler sebebiyle yapılan harcamaların tutarı, vergi gelirlerimizin 8 katını bulmaktadır. Devletimiz vatandaşını desteklemek için imkanlarını seferber etmektedir.
Merkez Bankası rezervlerimize dair en müjdeyi de paylaşmak istiyorum. Rezervler; 145 milyar 456 milyon dolara ulaşarak rekor kırmıştır. Bu rakamı daha da artıracağız. Hayat pahalılığının farkındayız.
Bütçe imkanlarını zorlama pahasına çalışanların ve emeklilerin maaşlarında yüksek oranlı artışlara gittik. 2024 yılı asgari ücret rakamını da bu tablonun tamamlayıcısı olarak görüyoruz. Yeni asgari ücretle çalışanları enflasyona ezdirmeme sözümüze bir kez daha sadık kaldık. Yeni asgari ücretin işverenlere, çalışanlara ve ailelerine hayırlı olmasını diliyorum.
Enflasyonla mücadelede geri adım atmayacağız. Rakamlar enflasyonun ateşinin düşmeye başladığına işaret etmektedir. Piyasa gerçekleriyle açıklanamayacak fahiş fiyat artışlarına giden açgözlülere yönelik denetimleri yoğunlaştıracağız."
Hibya Haber Ajansı